23 Mayıs 2010 Pazar

Makedonya Türkleri Anonim Sözlü Halk Edebiyatı-MASALLAR

Özgür Medya'nın yazarı Fatmagül'un araştırması.

Masallar, Sözlü Halk Edebiyatı’nın en yaygın türlerinden biridir. Genellikle; olağanüstü kahramanların başından geçen, yer ve zamanı belirsiz olağanüstü olayları dile getirir. Söylediklerine inandırmak iddiası yoktur; gerçekle ilgisiz, bütünüyle hayal ürünüdür. Kısa ve yoğun bir anlatım ile birlikte, merak ve heyecan uyandırıcı bir üslûp içerir. Çoğunlukla; nesir şeklinde söylenir, dili sadedir.

Masallarda; iyi-kötü, güzel-çirkin, doğru-yanlış gibi karşıt durumların mücadelesi konu alınır. Masalın sonunda; iyilik, güzellik, doğruluk üstün gelirken kötü, çirkin, haksız olan cezalandırılır. Bu yönüyle, masallar, toplumu eğitici-öğretici ve iyiye-güzele yönlendirici nitelik taşır.

Makedonya Türkleri’nce söylenen masallar; konular, kahramanlar ve motifler bakımından diğer Türk masalları ile benzer özelliktedir.

Başlıca kahramanların arasında; padişahlar, padişahın evlatları, ak sakallı ihtiyarlar, zengin ve fakir insanlar, çocuğu olmayanlar, karı ile koca, üvey kız ve üvey ana gibi gerçek veya gerçeğe yakın kişiler yer alır. Konular da, yine, bu kahramanların etrafında döner.

“Padişaa ile Evladi” Masalı’ndan
Bir varimiş, bin yokimiş. Çok eski zamanlarda bir padişaa yaşarmiş. Onun em bir evladi varimiş. Bir gün o padişaa gendi minletıne kızmiş ve şu emıri vermiş:
... (Kocacık Köyü / Debre)
em: hem; gendi: kendi; minlet: millet; padişaa: padişah

“Ağlayan Ayva ile Gülen Nar” Masalı’ndan
Altın dağın ardında, zümrüt ovanın ortasında çok eski bir değirmen varmış. Bu değirmenin sahibi ak sakallı bir ihtiyarmış. Değirmencinin tuhaf bir adı varmış...
... (Üsküp)


“İhtiyar ve Altın Küpleri” Masalı’ndan
Var imiş bir ihtiyar. O ihtiyar çok zengin imiş. O satmiş bütün her şeyini bir küp altın için hem almiş. Açan ali, baçede açay bir delik, hem koyay küpi altınlarle. Her gün sonra gidey, baçesinden çikari hem bakay küpüne. Sayarken altınlarıni zefk duyaymiş. ... (Üsküp)
açan: ne zaman; baçe: bahçe; zefk: zevk

“Tamakar Köse” Masalı’ndan
Varimiş, ne yogimiş. Varimiş bir evde üç kardaş, ne çok geçınırmişler. Bunlar imişler çok fukara hem yogimiş nasıl idare olusunler. Birgün babasi demiş büyük çocuguna:
-Ne olacak kalınız be çocuk boyle, artık yok ne yeyelım.
... (Gostivar)
boyle: böyle; kal(ınız): hal(iniz); tamakar: tamahkar

“Bey Bübrek” Masalı’ndan
Ne varimiş, ne yogimiş. Varimiş bir adam em bir kari. Onların evladi yogimiş. Bir gün o adam çikmiş daga, oturmiş bir taşta, em düşünimiş. Gelmiş bir koja adam, em sormiş; ne düşünisın oka? Demiş ki; maksımım yok. O koja adam vermiş bir ouma bu adama, em demiş yesın karisiylen, a kabuguni ne soyajak versın bigirıne. ... (Kalkandelen)
bigir: beygir; koja: koca; maksım: küçük çocuk; oka: o kadar; ouma: elma; yog(imiş): yok (imiş)

“Kari ile Kocasi” Masalı’ndan
Bir varimiş, bir yokimiş. Günün birinde, bir kari em bir koca varimiş. Onlar ikisi çok ii yaşarmişler. Karisi kocasina çok saygi yaparmiş. Onun için kocasi er yerde karisından öünürmiş.
Bir gün bu adam dostlariile bir yerde oturmiş maabet yaparmişler. Epısi karisının birer zayif, fena tarafıni söylermiş. Bu adam ise gene karisından öünmiye başlamiş. Dostlari dayanamamişler:
... (Kocacık Köyü / Debre)
em: hem; epısi: hepsi; er: her; ii: iyi; maabet: muhabbet; öünmek: övünmek

“Bir Kız ve Üge Anesi” Masalı’ndan..
Ne varimiş ne yogimiş, varimiş bir küvli karinın iki kızi. Birısi onun, birısi ügeymiş. Bir gün, bu kari kocasına demiş; alsın üge kızıni gütürsün daga em orda braksin. Adam da yogimiş ne yapsin, almiş kızıni gütürmiş daga, em orda brakmiş bir kolibada em demiş ki: ... (Kalkandelen)
ane: anne; brakmak: bırakmak; em: hem; koliba: kulübe; küv(li): köy(lü); üge: üvey; yog(imiş): yok (imiş)

Bunların yanısıra; akıllı ve iyiliksever olan, güçlüklerle ve kötülerle savaşıp sonunda hep başarıya ve mutluluğa ulaşan Keloğlan da Keleş veya Kelçe gibi adlarla kahramanlar arasındadır.

“Baba ve Üç Oğlu” Masalı’ndan
Bir varımış bir yokumuş. Vakti zamanında varımış bir adam, em o adamın üç çocuy. Ne ise, bunlar idare arama çıkmışlar, birangi ağada, beyde izmekâr olsunlar, ekmey çıkarsınlar. Geze geze rasgelirler bir beye, ama o bey dilimiş, dif imiş. Yaparlar pazarlık kimi çifçi, kimi pazarcı, kimi bekçi, em biri evde ayvanatıni ne lâzım beslesin. Pazarcı olur Keleş, ama difin dilimiş maksadı bunları işletsin, emen kessin, em yesin, ama bu planı kimse anlamamış. Anlamış Keleş. En küçük imiş epsinin içinde. "Babasına demiş;
-Difin maksadını anladım. Bizi yesin ister.
-Yok be, episi Keleş’i azarlamışlar, inanmamışlar bu söze.

… Keleş kızı elinden tutar, em oradan kaçar başka bir diyara.
Neyse, difi küveriler. Dif çıkar, tutar episini parçe parçe yapar. Epsini arar tarar, Keleşi bir yerde bulamaz. Bizim Keleş erbap, sa kalır, evlenir, dün yapar, çok mutlu olur. Orda beki elan yaşar.
Orda masal, burda salık. (Kanatlar Köyü / Pirlepe)

ayvanat: hayvanat; beki: belki; birangi: herhangi bir; çifçi: çiftçi; dif: dev; dil(imiş): değil(miş);
dün: düğün; em: hem; emen: hemen; elan: halen; ep(i)si: hepsi; izmekâr: hizmetkâr;
küvermek: koyvermek; parçe: parça; rasgelmek: rastgelmek; sa: sağ; salık: sağlık

Bazı masallarda; insanların yerine aslan, tilki, horoz gibi hayvanlar rol alır. Bu masallarda, kıssadan hisse vermek esastır. Aynı zamanda, eğlendiricilik özelliği de taşır.

“Aç Güz Kurt” Masalı
Varimiş ne yogimiş. Bir gün bir küvde çok kurtlar varimiş. Bir ana kuzi lazim imiş çıksın bulsun bayin şi yemegiçin, ama korkarmiş braksın yalnız evladıni. Çikarken gitsın ana kuzi evladına demiş:
-Ben gicim otlayım ki seni da doyuraym. Açın gelecim sana boyle bagıracim: otlandım, sütlendım, aç kızım kapiy!
Kapi ardında duran bir kurt bunlari duyar hem kuzinın anasi açın gitsın otlasın, kurt gelır nere kapi hem kalın sesiyle bagırır:
-Otlandım, sütlendım, aç kızım kapiy!
Kız anlar hem der:
-Yok, sen benım nenem dilsın, benım nenemden sesi incedır.
Kurt gider, inceletırır dişlerıni hem sesıni hem gelır aldatırır küçük kuziy. Kuziçe açın açar kapiy hem oni kurt yer. Ana kuzi açın düner geri, bagırır bagırır, kimse çıkmaz. Açın sora anlar, kırk gece hep aglar hem çare bulamaz. Hem boyle ane kuzi hayatın yalnız başına kalır.
Masal üteye, biz bereye. Çingenede kümür, bizde ümür. Çingenkada yaglık, bize saglık. (Gostivar)

açın: ne zaman; bayin: bazı; bere: beri; boyle: böyle; brakmak: bırakmak; Çingenka: Çingene kızı; dil(sın): değil(sin); gitmek/gicim: gitmek/gideceğim; güz: göz; kuziçe: kuzucuk; kümür: kömür;
küv: köy; sora: sonra; şi: şey; ümür: ömür; üte: öte; yog(imiş): yok (imiş)

“İki Tilki” Masalı
Bir tilki bir gece girmiş bir avliya. Ev boşimiş, onniçin tilki ne istemiş cani oni yemiş. Yemiş ama fazla yemiş. Oka yemiş ki yüregi çok dolmiş, em mırdlayamaymiş yerınden zavali.
Sabaya karşi, ev yanindan geçmiş bir başka tilki. Birinci tilki görünce dostuni, başlamiş aglaşsın:
-Aman dostum, ne yapam çok yedım, yüregım şişti, şindi mırdlayamayım.
İkinci tilki demiş:
-Ondan da kolay şey yok dostum. Bekle biraz yemekler hazmolsun, sonra devam et yoluna.
-Ya ev saibi gelırse ne yapam?
İkinci tilki cevap vermiş:
-E dostum oni ben bilmem, sen nevakıt başladın yeyesın bana birşey sormadın! (Üsküp)

avli: avlu; mırdlayamak: yerinden kımıldayamamak; oka: o kadar; onniçin: onun için;
saba(ya): sabah(a); sai(p/bi): sahi(p/bi); şindi: şimdi; zavali: zavallı

Bazılarında da; devler, ejderhalar, periler gibi tabiatüstü varlıklar da olaylara katışır.

“Biberçe” Masalı’ndan
Varimiş ne yogimiş. Bir zaman bir adamın hem bir karinın yedi kızi varimiş, hiçbir çocugi yogimiş. Bu kari hem bu adam youvarmişler Allah’a bare bir tene çocugi olsun. Bunların bir çocugi olmiş. Bu çocugun adıni Biberçe koymişler.
Biberçe haçın imiş küçük hep malenın maksımlarıni yikarmiş. Bu adamın kızlarından haçın gelırmiş vakti verilsınler bu küvde varimiş bir dif, bu difın yedi başi varimiş hem iki kınadi. Bu dif hep bu yedi kızi almiş, yolamiş yuvasında. Biberçe o kıskardaşlari için hiçbir şiy bilmezmiş. Biberçe büyümiş hem bir gün babasına der:
-A be baba a varidi benım bain kardaşım ya bain kıskardaşım.
Babasi istememiş divırsın, ama bir gün divırır ki yedi kıskardaşi var Biberçe’nın. Bir gün bu Biberçe alır babasından kılıcıni koyar belıne hem topeder hep küvün iplerıni. Gider difın yuvasına. ...
...
... Keser hem o kafasıni difın. Dif ülür. Biberçe açar a demirleri, çikarır kıskardaşlarıni. Bunlar şaşarler ne yapsınler şimdi. Bunlar gürürler bir yol. Alırler o yoli, çikarler bir baçede. O baçenın ortasında varimiş bir su. Suyun kenarında varimiş bir agaç. Agacın üstünde varimiş bir yuva. O yuvada en büyük kuşların yavrilari varimiş. Bu sudan her sene çikarmiş bir ajder hem yermiş bu yavrilari. Biberçe orda iken, o ajder çikar sudan hem dogrulur yuvaya yesın yavrilari. Biberçe haçın gürür ki ajder yeycek yavrilari koşar hem çikarır kılıcıni. Bir sallar kılıcıni, ajderi yariya keser. ...
... (Vrapçişte)

ajder: ejderha; bain: bazı; baçe: bahçe; bare: bari; dif: dev; di(mek/vırsın): de(mek/yiversin);
gürmek: görmek; haçın: ne zaman; kına(t/di): kana(t/dı); maksım: küçük çocuk; küv: köy;
male: mahalle; şiy: şey; tene: tane; topetmek: toplamak; ülmek: ölmek; yavri: yavru;
yog(imiş): yok (imiş); youvarmak: yalvarmak

“Şanım Şanım Şandanım” Masalı’ndan
Varimiş ne yokimiş. Varimiş üç kıskardaş. En büyügüni ararler bir bege. Ama o beg otururmiş duvar içine bir peri kızile. Büyük kızi verirler bege. Büyük kız gider, oturur bir iki hafta, gürür ki beg yok içbiyerde gelir gereye. İkinci kız der:
-Budalınke niçin oturmadın? Gitsam ben bak e otururum.
İkinci kız da gider. O da oturur biriki hafta, gürür ki beg yok gelir gereye. Üçüncü kız da der:
-Budalinkalar oturmadınız siz ben gitsam o zengin yerde bakın a otururum.
Üçüncü kız da gider ama bu oturur. ...
...
... Kız ne gürsün duvar içine uyur kızle beg. Bu da alır yüzlerinden o eski çevreyi, koyar yeni çevre. Çevrey alırken, peri kızı em beg oyanırlar.
Peri kızı der bege:
-Şimdiye kadar idın benim, şinden sora hanımnın ol. Beg da çıkar duvardan, o peri kızi kaybolur. ...
... (Gostivar)

beg: bey; em: hem; gere: geri; gürmek: görmek; içbiyer: hiçbir yer; oyanmak: uyanmak; sora: sonra; şin(i/den): şim(di/diden)

Makedonya Türkleri tarafından söylenen masallar arasında; küçük ve önemsiz olayların ardarda dizilerek halkalar halinde verildiği, zincirlemeli masallar da yer alır. Bu masalların kahramanları, genellikle, hayvanlardır. Çok kez; anlatı, bir yerden sonra ters yön izleyerek, son olay ya da kişiden ilkine doğru ilerler.

“Yarım Oroz Kardaş” Masalı’ndan
Ne varimiş, ne yogimiş. "Bir evde varimiş bir nene, bir oroz em bir küpek. Onlar çok fakir imişlar. Günün birinde oroz nenesıne demiş:
-Nene, ben gideyim kazanmaga.
Çikmiş kazanmaga. Git, git, ününe Vardar çikay em dey:
-Yarım oroz kardaş, nereye büle?
-Kazanmaga gideyim.
-Gelem mi ben da?
-Gel, ama gezemesın, yorolursun.
-A ben nasıl yorolurum. Sen bir buçuk ayaklen, ben koca Vardar gün gece gezeyim yorolmayim.
E gidey, gidey Vardar orozle bir yere kadar em dey oroza:
-A yarım oroz kardaş, ben yoroldum.
-Demedım mi sana ki yorolacaksın. Ya şimdi ne yapacaiz. Ay şimdi gir içime!
Vardar giri orozun içine. Sonra tutay yoli. Gene gidey, gidey, çikay kurt.
-Yarım oroz kardaş, ugurlar, nereye büle?
-Kazanmaga.
-Gelem mi ben da?
-Gel ama yorolursun.
Gideylar, gideylar. Bir vakıt sonra kurt yoroli. Oroz oni da ali içine. Gene gidey gidey, çikay tilki. O da:
-Yarım oroz kardaş, nereye büle?
-Gideyim kazanmaga.
-Alır misın beni da?
-Alırım ama yorolursun.
-Nasıl yorolurum, ben dört ayakle, sen bir buçuk ayakle?
O da bir vakıt sonra yoroli. Oni da oroz ali içine. Gideylar, gideylar, em yetişilar padişanın konagına. Dişarda bir gübrelık varimiş. Oroz da biney gübrenın üstüne em ütey:
-Kiki-ri-ku, kiki-ri-ku! Padişanın en güzel kızıni isterım!
Bunlar duyaylar. Gideylar verilar aber padişaya. Padişa da emır veri:
-Alın orozi, atın tauklara.
İzmetçiler ataylar orozi tauklara. Saba, ne gürsünlar. Bir tauk kalmamiş, çünkü oroz çikarmiş tilkiy içınden. Onlar güya, zanetmişlar tauklar tepeleyeceklar yabanci orozi. Olmiş tam tersıne. Gene sabaylen oroz sag salim çikmiş gübrelıge. Gene üle ütmiş:
-Kiki-ri-ku, kiki-ri-ku! Ben padişanın en güzel kızıni isterım!
Padişa gene emredi:
-Alın buni, atın ayvanlara. Eşekler, begirler tepelesın.
Bu defası oroz çikari kurti. Ne begir bragi ne bir şey. Gene ayni ütey gübrelikte. Padişa gene emretıri:
-Atın buni furuna, zare çok ziyan yapti. Yansın!
Buni ataylar furuna. Oroz çikari Vardari. Ne ateş kali, ne furun. Hep gütüri. Gene oroz çikay gübrelige. Gene üle ütey. Padişa gene emredi:
-Alın oni, atın azneye.
Ataylar azneye. Oroz ye pare, ye lira. Ustalıklen bragi bir tane lira agzinda güya ki bogulmiş. Gideylar baksınlar ne olmiş. Açan gürilar ne olmiş, ataylar gübrelıge. E bu, ne kadar adamlar çekili yavaş yavaş çikay gidey evıne. Evıne gelince, bagıri nenesıne:
-Yap bir yatak. Ser pürüncük çarşaf. Bir sopa al, vur karnıma.
Ne vakıt vuri nenesi karnina liralar çikay tıkır tıkır. Gene vuri, gene çikay liralar tıkır tıkır. …
… (Üsküp)

aber: haber; azne: hazine; begir: beygir; bragmak: bırakmak; büle: böyle; em: hem; furun: fırın;
gürmek: görmek; küpek: köpek; nene: nine; oroz: horoz; padişa: padişah; pare: para;
saba(ylen): sabah(leyin); tauk: tavuk; üle: öyle; ün(üne): ön(üne); ütmek: ötmek;
yog(imiş): yok (imiş); yorolmak: yorulmak; zare: zira


Ayrıca; veciz ifadeler ve ince mizahî anlamlar içeren, lâtife niteliğinde masallar da bulunmaktadır.

“Yemin” Masalı
Herifın biri biner eşege. Biner eşege em şimdi gelır aklına ki, yemin etti eşekten enmeyecek. Gider bir yere. Rasgelır bir çoban. Çoban der:
-Eşekten en biraz konuşalım.
-A yok, demiş herif.
-E ne için? sormuş çoban.
-Yemin aldım, demiş herif.
Çoban da yakalar eşegın yuvarından, çekıştırır em götürür bir alma altına.
-Tutul o daldan, der çoban.
Çoban tutulur o daldan ne göstermiş çoban. Bir sopa çeker eşeğe çoban. Eşek kaçar, bu herif tutulur dallarda kalır.
-Ya en, der çoban.
-E nasıl enim; yemin etmişım, der herif.
-Eşekten enmeyesın yemin etmişın, yemin etmemişın almadan enmeyesın. Daldan enebilırsın, demiş çoban.
Öyle almadan endırmiş herifi çoban. (Ohri)
alma: elma; em: hem; enmek: inmek; rasgelmek: rastgelmek; yuvar: yular

“Türk Sultanılen Rus Kralı” Masalı
Varimiş bir Türk sultani hem bir Rus krali. Sultan diymiş:
-Bende vardır da çok apaşlar.
Kral diymiş:
-Bende da çok vardır.
Emredi sultan yola atsınler altın hem bekçilere diy:
-Kimi gürecesınıs egrili yerde alsın altın getirin bana.
Ama kimse egrilmey alsın, a altınlar yok oliler kendileri. Bekçiler da diveriler sultana:
-Kimsey gürmedik egrılsın alsın altınlari ama altınlar kouktiler.
Sultan da haber veri millete diy:
-Kim çaldise altınlari gelsın hiç bir şey yapmam.
Çalan adamlar diy sultana:
-Benim o insan ne çaldi altınları.
Sultan da soray nasıl çalmiş altınları. Apaş diy:
-Potinlarımın altında yapuşturdum katran hem ule altınlar hem yapuşidiler potinlarima.
Apaş ta soray sultana niçin çağırtırmiş. Sultan da anlatiri nasıl demiş kral ki onda daha usta apaşlar var. Apaşlar o vakit diy:
-İstesan ben sana hem krali da çalabilerim.
Sultan soray:
-Nasıl çalabilersın?
Apaş diy:
-Yapasın bana rubalar ule olsun ki tirnaktan tepeye şinşaraklalen hem veresın bir sandık içerden anatari olsun.
Apaş ta gidi Rusiya’ya, giri içiri kralin sarayına, kendisi çikay sandıktan hem giri kralin sobasına. Haçan olmiş yari gece apaş almış şinşarakli rubalari gimiş hem başlamiş sarsılsın hem o şinşaraklar yapaymiş tapirdi. Kral açan gürmiş sormiş:
-Kimsin sen?
Apaş demiş:
-Beni yollamiştır Azrail alam senın canıni.
Kral demiş:
-Nice alacasin canımi ben istiym da yaşiem.
Apaş diy:
-Bana emrettiler canıni alam, eger sen istemesen gir bu sandıga gütürürüm Azrail’a hem sen ona dersın ki almasın canıni.
Kral da giri sandık içine, kapay sandıgi içerde, apaş ali sandigi, gütüri Türkiye’ye sultana hem diy:
-Te getırdım.
Sultan vuri sandıgın üstüne, kral youvari:
-Aman bırak yaşiem.
Sultan diy:
-Aç sandıgi gürem nasılsın.
Kral açay sandıgı, açan güri sultani, veri elıni hem diy:
-Aşkolsun sende da büyük apaşlar varimiş. (Kalkandelen)

anatar: anahtar; apaş: hırsız; divermek: deyivermek; gimek: giymek; gürmek: görmek;
koukmak: kalkmak; Rusiya: Rusya; soba: oda; ule: öyle; youvarmak: yalvarmak


Makedonya’da söylenen masallarda, Türk masallarının özelliklerinden olan, üçlü bakışım kuralına sıkça rastlanır. Bu kurala göre; olaylar önemlerine göre üç süreli bir düzen içinde geçerler, kişiler de yine önemlerine göre üç bölüğe ayrılırlar. Olayların en son halkası, kişilerin de en küçüğü önemlidir.

“Muşama Kızı” Masalı
Varimiş ne yogimiş. Varimiş muşamadan bir kız. Oni da muşaba kızi çagırimişler. Oni kimse gürmemiş nasıl kızdır. Koyşida varimiş dügün açan gecenın bir vaktında gelmiş bir kız, dünya güzeli, hem açan gelmiş dügüne, gimiş bir güzel fistan. Cebleri doli gümüşlen. Hem bir çocuk tutmiş elinden, hem salmaymiş kızi. Kız gürmüş ki atık dügün dagılacak çikarmiş ceblerinden gümüşleri, atmiş dügünün insanlarına hem onlar şaşirmişler. Bu da ovakit kaçmiş. Çocugi bütün gece uyku tutmamiş, akli kızda kalmiş. Hem düşünmiş yarın gece gelirse artık salmas gitsin. Yarindasi gece kız gene gelmiş, da güzel fistanlar gimiş hem cebleri doli imiş altınlen. Gene kıs oynamiş, oynamiş hem sonunda gene çikarmiş altınlari hem kaçmiş. Çocuk gene bütün gece uykusis kalmiş. Üçüncü gece kıs gelmiş en güzel fistanlar gimiş hem ceblerine hem cevair taşilen doldurmiş. Bütün gece oynamiş, sonunda gene dağıtırmiş o cevair taşlarıni hem kaçmiş. Çocuk açan gürmiş ki kıs kaçay demiş annesine:
-Hazırla benim arabami, gidecim kızi ariyem.
Hazır olmiş, yarındasi çıkmış yola. Koyşi kızi, muşama kızi almiş bir somun hem vermiş çocuga yolluk. Çocuk ta gidi, açan yetişmiş uzaga, annesi ne vermiş o yemekleri, yemiş, hem sonunda demiş:
-Yedim o somuni ne vermiş koyşi kızi.
Yerken ekmegin içinde buli yüzük, anlay ki o muşama kızi dünya güzeli. O vakıt ali bigirini, çeviri geriye, düniy eve. Evin insanlari koşayler, karşilayler, aliler çüzsünler çizmelerini; bu demiş:
-İsterim muşama kızi gelsin çüzsun.
Muşama kızi geli çüzey bir çizmesini, çikari. Haçan ali çikarsın ikinci çizmesini çocuk tutay kızin muşamasıni kesey hem bagırmiş:
-Kimi araydım, buldum.
Sora yapayler dügün üç gün üç gece. (Kalkandelen)

bigir: beygir; ceb: cep; cevair: cevahir; çüzmek: çözmek; da: daha; gimek: giymek; gürmek: görmek;
(h)açan: ne zaman; kıs: kız; koyşi: komşu; muşama: muşamba; sora: sonra; yarindasi: ertesi gün;
yog(imiş): yok (imiş)

“Kor Adam” Masalı
Ne varimiş ne yogimiş, varimiş bir adam ama kor imiş. Onun varimiş üç tane çocugi. Bir gün bu adam duyay ayaktaşından ki, dokuzunci dagda yaşaymiş bir kraliçe. O kraliçenın varimiş bir bülbüli, bülbülin yanında bir çiçek. O çiçegi kim getirecek adamın güzleri başlarmiş gürsün. Adam da diveri çucuklarına. Büyük çucugi diy:
-Ben gidecim o daga, hazır etsinler atımi.
Çocuk ta çikay yola geçey sikis dag, yetişi dokzunci daga güri bir koca adam. Koca adam soray:
-Ne zor getiri seni buriye?
Bu da divermiş hep babasiçin. Koca adamın elinde varimiş bir dimir, isla demiş, haçan istisin gidesin o eve git ama ne duyarsen sen arkana bakma. Eger dünersen arkaya, taş olursun. Çocuk ta; bakmam demiş. Baglay bigirini o dimire, açan yetişi hem giri içiri duymiş annesinin sadasını, birden dünmiş arkaya hem taş olmiş. O dimir olmiş koca adam. Babasi kardaşlari bekleyler çucugi dünsün ama bu dünmiy geriye. Bir gün ortanci kardaş demiş:
-Ben gidecim, bakam ne oldi kardaşima.
Haçan yetişi dokuzunci daga, ona da çikay o koca adam hem veri o dimiri hem diy:
-Nasıl sesler duyarsen, arkaya çevrılma.
Bu da almış dimiri hem gitmiş. Haçan yetişmiş o eve, baglamış bigirini o dimire, girmiş içeri, duymiş annesinin ve babasının sadalarını, ama arkaya bakmamiş. Haçan duymiş kardaşının sadasını düney arkaya hem o da taş olmiş. Babası bekliy çocuklarıni, hiçbirisi dünmiy. Bir gün da en küçük çucuk demiş:
-Ben gidecim, ariyem kardaşlarımı.
Babasi:
-Olmas çocugum, ben kaybettim ikisini, istemem seni da kaybedem.
Bu çucuk demiş:
-Ben dünecim geriye.
Çikay yola, nevakit geli dokuzunci daga gene bunun da ününe çikay o koca adam, ona da aynı lafları diy hem veri o dimiri. Çocuk yetişi o eve, bigirini baglay o dimire, giri içeri duyay çişit çişit sadalar, amma bakmay geriye. Yetişi bir sobaya. Sobanin bir tarafında aslan bir tarafında keçi. Aslanin ününde varimiş ot, o keçinin ününde et. Bu da değiştirmiş eti, vermiş aslana, oti keçiye. Haçan gidiy da ileri, güri kraliçe uyumiş. Çok güzel imiş. Bu almiş bülbüli hem çiçegi, kraliçenin parmagından da yüzügi, eney aşiye, hem hep o insanlar ne olmişler taş oliyler gene insan. Haçan oyani kraliçe güri yüzük yok elinde, bülbül yok, hem arslana demiş:
-Git o insani bul ne almiş yüzügümi hem üldür.
Arslan demiş:
-Yok, yapmam, sen bütün zaman bana hep ot verdin, a o bir kerek geldi hem et verdi. Bunlar hepsi kaçmişler, kaçarken koca adam demiş:
-Saklanin bayni yerde zarem kraliçenin vardir ati ne uçay.
Bunlar da saklaniler bir taşin arkasında, kraliçe aramiş bunlari bulamamiş. Bunlar da yetişiler evlerine, yikamişler babasinin yüzüni o çiçeklen, hem başlamiş gürsün. Tam ovakit yetişi bu kraliçe hem evleni o küçük çocuklen. Kirk gün kirk gece dügün yapaylar. ... (Kalkandelen)

aşi(ye): aşağı(ya); ayaktaş: arkadaş; bayni: bazı; bigir: beygir; buri(ye): bura(ya); çişit: çeşit;
çucuk: çocuk; da: daha; dimir: demir; divermek: deyivermek; dünmek: dönmek; gürmek: görmek;
enmek: inmek; gürmek: görmek; güz: göz; haçan: ne zaman; isla: iyi; kerek: kere; kor: kör;
ortanci: ortanca; oyanmak: uyanmak; sikis: sekiz; soba: oda; ün(ünde): ön(ünde);
üldürmek: öldürmek; yog(imiş): yok (imiş); zarem: zira


Makedonya Türkleri’nce söylenen masallarda rastlanılan diğer bir kültürel motif; sayısal değerlerin çoğunlukla üç ve kırk, bazen de kırk bir ile ifade edilmeleridir.

“Devlet Kızi hem Gurbet Çocugi” Masalı’ndan
... Bu çocugi gürür devledın kızı hem aşigolur, niçin bu çocuk imiş çok yakışıkli. Der:
-Kaç paredır bu şeykerler?
Çocuk demiş:
-Üç lira.
Kıs verır üç lira hem der:
-Dağıt şeykerleri maksımlara.
...
... Açar pencerey üç kerek, atar bir sırça su, atar bir gül hem konuşmas. ...
...
... Kıs alır üç yük altın, miskler, kokilar; giderler çocugun evıne. Yaparler kırk gün kırk gece dügün.
... (Vrapçişte)

aşig(olmak): aşık (olmak); gürmek: görmek; kerek: kere; kıs: kız; koki: koku; maksım: küçük çocuk;
pare: para; sırça: cam bardak; şeyker: şeker

“Üç Kardaş” Masalı’ndan
...
Kuş demiş:
-Peki, ben seni gütürürüm, ama kırk koç em kırk furun ekmek bana temin edesın. Er nevakıt agzımi açacim, bir koç em bir ekmek agzıma koyasın.
...
... Kelçe şimdi bir incicide kalfa olur. Padişaha istedıgi incileri o yapabilır, demiş ustasına. Ama kırk mum, kırk oka boza ve kırk kilo kikirik aramiş ondan. ...
... (Ohri)
em: hem; er: her; furun: fırın; gütürmek: götürmek; oka: hokka


“Gülperyanım Gülperyanım” Masalı’ndan
...
... Akşam oli, kız yatar. Kuş gene pencereye gelir ve dey:
-Seni annem benim sobama koydi ama anneme de ki; isterse ben kurtulam, kırk bir paçavra alsın, onlari baglasın ve çüzsün ve yaksın. Ben o vakit kurtulurum.
... (Üsküp)
çüzmek: çözmek; soba: oda

KAYNAKÇA

*Bilkan, A. F. (2001). Masal Estetiği. İstanbul: Timaş Yayınları.
*Hafız, N. (1989). Makedonya Türk Halk Edebiyatı Metinleri. İstanbul: Anadolu Sanat Yayınları.
*Oğuz, M. Ö. (2008). Masallar. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.

Hiç yorum yok: