17 Ekim 2007 Çarşamba

İki Dünya Savaşı Arasında ve II. Dünya Savaşı’ndan Sonra Makedonya Türkleri


İkinci Balkan Savaşı ile bundan sonra başlayan I. Dünya Savaşı, Makedonya Türklerini daha ağır bir duruma düşürdü. Yeni yöneticiler Türklere karşı akıllarına gelen her türlü işkenceyi tatbik etmekten çekinmiyor, yeni rejim Makedonya’da Türklerin 500 küsür yıl kurup geliştirdikleri bütün milli, eğitim ve kültür kuruluş ile kurumlarını dağıtmış, okullarını kapatmış, toplanıp örgütlenmelerini yasak etmişti.
1918 y. I. Dünya Savaşı’ndan sona ermesi ve Avusturya-Macaristan’ ın dağılmasıyla, Makedonya’ yı da içine alan ve Sırp, Hırvat ile Sloven Krallığı olarak adlandırılan Yugoslavya devleti kuruldu. Adından da anlaşılabileceği gibi yeni kurulan devlette egemen olan üç millet vardı. Boşnaklar, Makedonlar ve bu topraklarda yaşayan daha birçok azınlıklara yeni devlette hiçbir hak tanınmamıştı. SHS Krallığının 1921’de yaptığı nüfus sayımında Makedonya’da 150.000, Yugoslavya’da ise 430.000 Türk’ün yaşadığı tespit edildi.
1929-1941 y. kadar, bu defa sadece Yugoslavya olarak adlandırılan yeni devlette, Makedonya Türkleri, az da olsa kimi haklara sahip olmaya başladı. Bunların başında dini haklar önemli yer alıyor. Krallık Yugoslavya’sında kimi baskıların azalması sonucu olarak, ilk Türkçe gazeteler çıkmaya başlıyor. Ancak kısıtlı eğitim imkanları ve diğer koşullar, Türklerin bu topraklardan göç etmesine neden oluyor. 1918-1941 y. arasında Türkler, Yugoslavya’dan ve özellikle Vardar Banlığından Türkiye Cumhuriyetine göç ettiler.
1941 y. II. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla, Makedonya, Alman ve Bulgar yönetiminin eline geçiyor. Makedonya ve dolayısıyla tüm Yugoslavya’da, işgalcilere karşı sürdürülen savaşta Türklerin de yoğun bir şekilde katıldığı bilinmektedir. Halk Kurtuluş Savaşı olarak adlandırılan bu mücadelede, partizan birliklerinde çok sayıda Türk’ün yer aldığı, 3000 Türk’ün ise savaşta hayatını kaybettiği öğreniliyor.

II. Dünya Savaşı’ndan Sonra Türkler

1944 y. sonlarında Bulgar ile Alman orduları Makedonya’dan çekilince, Türk dilinde okulların, tanıtma araçların ve diğer kültürel kurumların açılmasıyla, Makedonya Türkleri, 1912’de kesilen milli varlığını yeniden duyurmaya başladı. 2 Ağustos 1944 tarihinde düzenlenen ASNOM toplantısında milli hakların eşit olması görüşüldükten sonra, bu ilke onaylanıyor ve tüm uluslara milli hakları çerçevesinde kültürel kalkınması ile eğitimi, birinci unsur olarak kabul ediliyor. 23 Aralık 1944 y. Yugoslavya’nın kuzey bölgelerinde Almanlara karşı şiddetli savaşların yürütüldüğü günlerde, Üsküp’te “Birlik” gazetesi çıkmaya başladı. Bu, Makedonya’da latin harfleriyle çıkan ilk Türkçe gazetedir. 26 Aralık 1944 y. Üsküp’te Türkçe ilkokul eğititmi verecek “Tefeyyüz” ilkokulu açılıyor, 28 Aralık 1944 y. ise Üsküp Radyosu çerçevesinde günde 15 dakikalık Türkçe radyo programları sunulmaya başlıyor. Böylece, iki dünya savaşı arasında milli varlığını sürdürme imkanından yoksun olan ve çeşitli baskılara maruz kalan Makedonya Türkleri, eğitim ve kültürel haklar kazanarak, ülkenin toplumsal-siyasi ve kültürel hayatına katılım imkanları buluyor. Şükrü Ramo, Fahri Kaya, İlhami Emin gibi Halk Kurtuluş Savaşına katılan ve Yugoslavya Komunist Partisinin üyeliğine giren Türkler, Makedonya’nın ve dolayısıyla Yugoslavya Sosyalist Federatif Cumhuriyeti’nin önemli devlet makamlarında yer aldılar.Ancak, öte yandan Türkler arasında sistemin ilkeleriyle bağdaşmayan bir YÜCEL olayı ortaya çıktı. Yeni kurulan YSFC’ da, önde gelen Türk aydınlar kesiminden birkaç kişi, ülkenin yeniş düzeninde kimi hakların kısıtlanmasına tepki göstermiş ve bu yüzden 1947 yılında devlet tarafından idam edilmiş veya mahkum edilmişlerdir. Devletin düzenine karşı tepki gösterme olayı diğer millet ve milliyetlere ait aydın kesimlerinde de görülmüştür. “Yücel” adıyla anılan bu girişimin asıl nedenleri günümüzde bile açıklanmamış,cezalandırılanların aklanması yapılmamıştır.Yücelciler davasında idam edilen dört Türkün nereye gömüldükleri bile tam olarak bilinmemektedir.
1948 nüfus sayımına göre, Makedonya’nın dört bir yanında dağınık bir şekilde yaşayan Türklerin sayısının 95.940 olduğu tespit edildi.Ancak bazı veriler, ülkenin Arnavutluk ile iyi ilişkiler kurma çabası çerçevesinde, Makedonya’nın batısında yaşayan Türklerin, Arnavut idarecileri tarafından eritme ve asimilasyon politikasına maruz kaldığını gösteriyor. Fakat, Makedonya’nın çeşitli bölgelerinde Türkçe ilkokulların açılmasıyla batıdaki Arnavutlaşma tehlikesinin gücü azalmaya başlıyor. Böylece 1953 nüfus sayımında ülkede 203.938 Türkün yaşadığı ve bu sayının Makedonya nüfusunun % 15.6’ sını oluşturduğu tespit edildi.
1950’ lerin başında Türkiye Cumhuriyeti ile Yugoslavya arasında “serbest göç anlaşması” imzalandı. Bununla Makedonya Türklüğü çözüldü. 1953-60 yılları arasında süren yoğun göçün, neticesinde, Makedonya’dan Türkiye’ ye onbinlerce Türk göçetti. 1961 y. yapılan nüfus sayımında makedonya’da 131.481 Türkün yaşadığı ve bu toplam nüfusun % 9.4’ünü oluşturduğu tespit edildi.
Daha önce belirttiğimiz gibi Makedonyada Türkler dağınık bir şekilde yaşamaktadır.Tekpartili sistem üzerinde kurulan devlet, sosyalist rejimin kararı üzere millettin şahsi mülkü, mal varlığını elinden almış, bu malı devletin mülkiyetine devretmiştir. Mallarından yoksun kalan Türkler, geçim sağlamak için çeşitli mesleklerle uğraşmaya mecbur kalmıştır. Başkent Üsküp ile ülkenin batısında yaşayan Türkler genellikle zanaatçılıkla, doğu bölgelerde, özelliklede kırsal kesimlerde yaşayan Türkler ise tarımcılık ve hayvancılıkla uğraşmaya başlıyor. O dönemde devlet makamlarında çalışan Türklerin sayısı ise hiç denecek kadar azdır. Bunun önemli bir nedenini eğitim sistemindeki boşluklar oluşturuyor. Ülkenin çeşitli yerlerinde Türkçe eğitim verecek okullar açılmışsada, daha sonra zorunlu sekiz yıllık ilkokul öğrenimi öngörülmüşse de, ilkokul öğrencilerinin sadece dört yıllık ilkokul eğitimi aldığı göze çarpar. Bu, bir yandan bu öğrencilere ders verecek kadro yetersizliği ile okul binalarının elverişsizliği, öte yandan da maddi durumu düşük ailelerin çocuklarını okutacak imkana sahip olmaması ile bazı örneklerde dini inançların özellikle kız çocukların eğitimini engellemesi sonucu ortaya çıkar. 1947 y. Üsküp’ te Türkçe eğitim verecek kadronun yetiştirilmesini amaçlayan bir öğretmen okulu açılır. 1950’ de ise Üsküp’te bu amaçla Yüksek Pedagoji Akademisi açılmıştır. İki yıl öğretim yapan bu Akademi, Makedonya’da liseden sonra Türkçe öğretim yapılan ilk yüksek okuldur. İki yıllık çalışmalarından sonra ara yapan Pedagoji Akademisinin Türkçe Bölümü 1963 / 64 ders yılında yeniden açılmıştır.1975 yılına kadar süren bu ikinci devresinde daha çok Türk dili alanında ve Türk Dilbilgisi ağırlıklı dersler Türkçe olarak okutulmuştur.
Fakat, burada yetişen kadro ülke genelindeki Türkçe okulların kadro ihtiyacını karşılamaya yeterli olmuyor. Özellikle de, mesleki dersleri verecek kadronun yetiştirilmemesi, bu sıkıntıyı daha da arttırıyor.
Türkçe eğitimde bu yıllarda göze çarpan olgu daha, ders kitaplarındaki aksaklıklardır.Ülkenin eğitim sisteminde kullanılan ders kitapları, tercüme edilerek Türk öğreniminde kullanılıyor. O dönemde Türkiye Cumhuriyeti ile sıkı bir işbirliği olmayışı Makedonya Türklerinin kullandığı Türkçe’yi de olumsuz etkilemiş, bu çevirilerde diğer dillerin etkisi görülmüş, dolayısıyla kitaplardaki anlatım tarzı öğrencinin anlayabileceği düzeyin çok altında kalmıştır. Tarih kitaplarında, Türk tarihine hiç yer verilmemiş, Osmanlı döneminden bahsedildiğinde ise Osmalı barbar, işgalci, zorbacı niteliklerle sunulmuş, bu şekilde öğrencilere okutulmuştur. Bunun yanısıra, rejimin baskısı sonucu Türk Edebiyatı dersinde sadece Nazım Hikmet ve bazı sol eğilimli yazarlar okutulmuş diğerleri ise yasaklanmıştır. Bu tür yasaklar, 1950 y. kurulan Halklar Tiyatrosu Türk Dramı’nın repertuvarında olduğu gibi, o dönemde çıkan “Birlik”, “Sesler”, “Sevinç”, “Tomurcuk” gibi dergi ve gazetelerde de uygulanmıştır. Devletin üst düzey makamlarında bulunan Türk görevlileri ise bu durum karşısında ya susmayı tercih etmiş ya da bu tür baskılara bizzat katılmıştır. Bu durum Makedonya Radyosu Türkçe programları ve 16 Nisan 1969 y. iki kez 15 dakikalık Türkçe yayınlarında da mevcut. Yosip Broz Tito’nun kurmuş olduğu Federal Yugoslavya ideoloji bakımından Sosyalist ve Komunist bir ülkeydi. Her ideolojik ülke gibi özellile devlet kurumu olan Radyo ve Televizyonda fikir özgürlüğüne izin verildiği söylenemez.
İkinci Dünya Savaşın’dan sonra genellikle eğitim amacıyla yazılan ve geliştirilen bir Makedonya Türk edebiyatı da vardı. Ancak, 1970’lere kadar ki döneme bu, çocuk şiiri ve öocuklara adanmış hikayelerde, sanatsal boyutları bulmak güç. Bunlar genellikle didaktik nitelikli ve dönemin ideolojisini sergileyen ve ören yazı türlerini oluşturmuşlardır.
1965y. itibaren Yugoslavya ile Türkiye arasında ilşkilerin gelişmesiyle, 1971 nüfus sayımlarına göre sayısı 108.552 olan makedonya Türklerinin milli kimliği ve kültürel faaliyetlerinde bir canlılık fark edilmeye başlıyor. Türküye’den gazete ve kitaplar gelmeye başlıyor hatta Türkiye’de ki Türk dilinde yapılan özleştirme kampanyası, Makedonya Türk edebiyatında olduğu gibi basın yayında da yaygın bir şekilde doğrudan doğruya uygulanmaya başladı.
70’ li yıllarında göze çarpan canlılık, Makedonya Türklerinin özellikle kültürel yaşamında ruhunu bulmuştu. Ülkenin çeşitli şehirlerinde, Rumeli Türk Kültürü ve gelenğini yaşatan amatör, kültür- sanat dernekleri kurulmuş, edebiyatta yeni esintiler, yeni akımlar, genelde o dönem Türk edebiyatında ki gelişmeler yankı bulmuştur. Burada, yerli Türk Tiyatrosu’nun dram faaliyetlerinde önemli katkısını sunan Üsküp “Orhan veli” Edebiyat ve Dram kulübünün faaliyetlerini anmak gerek. 1976 y. Üsküp “ Kiril ve Metodiy “ Üniversitesi Filoloji Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü açılmıştır. Türkiye dışında Türkçe ile eğitim öğretim yapılan ilk ve tek Türk dili ve Edebiyatı olması bakımından ayrıca önem taşıyan bu bölümün açılmış olması son derece anlamlıdır.
Ancak Türklerin sosyal hayatlarında bu dönemde önemli bir gelişme kaydedilmemiştir. 50’ li yıllardaki yoğunluğu olmasa dahi, Türkiye’ye göçler devam ediyor. 1981 yılında yapılan nufüs sayımında, makedonya’daki türklerin sayısı 86.691’e düşmüştür.
Burada makedonya Türklerinin dini inançlarını da anmayı önemli buluyoruz. Makedonya’da yaşayan Türklerin en büyük çoğunluğu Müslümanlardır. Ülkenin bazı bölgelerinde atalardan gelen Bektaşilik, Mevlevilik,Melamilik de yaşatılmaktadır.Yugoslavya Sosyalist Federatif Cumhuriyeti’nin kurluşunda, rejim gereği sıkı bir şekilde yasaklanan dini ibadetler 70’li yıllardan sonra, daha çok 80’li yıllarda biraz daha özgürce yapılmasına izin verilmiştir.Türkler, Osmalı döneminden kalan camilerde, dini ibadetlerini yerine getirme özgürlüğünü kazanmaya başlamıştır.
1990’lı yıllarda YSFC önemli siyasi çalkantılar ruhu bulur. Altı cumhuriyetten oluşan bu devlette, aralarında yaşanan anlaşmazlık sonucu, cumhuriyetler birer birer Yugoslavya’dan ayrılmaya başlar. Bu ayrılma süreci bazı durumlarda kanlı olaylar doğururken, Makedonya savaşa girmeden ayrılmayı başarmıştır. Makedonya 8 Eylül 1991 tarihindeki refarandum sonucuna dayanarak bağımsızlığını ilan etmiştir. Bu referanduma Türk toplumu % 100 katılmış ve Makedonya’yı vatan olarak kabul etmiştir.
Makedonya vatandaşlık ilkeleri üzere çok uluslu demokratik toplum olarak kuruluyor. 1993 yılında Birleşmiş Milletler Teşkilatının üyeliğine girmesi vesilesiyle dönemin Cumhurbaşkanı Kiro gligorov yaptığı konuşmasında” Bizim için insan haklarının gerçekleşmesi, özellikle Makedonya Cumhuriyeti’nde yaşayan milliyet ve etnik gruplarının haklarının gerçekleşmesi en önemli hedeflerinden birirdir. Makedonya günümüzde Makedon, türk, Arnavut, Sırp, Rom, Ulah ve diğer milliyetlerin vatanıdır” diyor.

Hiç yorum yok: