Bu güzel araştırma Özgür Medya'nın okuru ve Facebook'tan tanıştığım arakadışım 'fga' Fatmagül'e ait. Fatmagül Makedonya Türk Edebiyatı ile ilgili bir araştırma yapmak istediğini açıklayarak araştırmayı blogumda yayınlayıp yayınlamayacağımı sormuştu. Bu değerli araştırmayı gördükten sonra evet dediğime pişman olmadım. Fatmagül'ün yeni yazılarını sabirsızlıkla bekliyorum.
Bilinen eski çağlardan bu yana insanlar dünyada çeşitli uygarlıklar kurmuş, her ulus kendi tarihini oluşturmuştur. Yaşanılan coğrafi yer, komşuları, sosyal ve kültürel yapısı toplumların tarihleri üzerinde etkili olmuştur (Artun, 2003). İnsanlık tarihinde önemli yeri ve rolü bulunan Türk kültür ve uygarlığı; tarihin uzun bir zaman diliminde son derece geniş bir coğrafyaya yayılmış, bu coğrafyada varlık gösteren kültür ve uygarlıklarla çok eskilerden beri iç içe yaşamış, karşılıklı etkileşim içinde bulunmuştur (Engüllü, 2004). Türk kültürü kavramından; Türk Kavmi'nin tarih sahnesine çıkışından başlayarak günümüze dek süregelen, Türkler’in yerleştikleri, yaşadıkları, bugün de yaşamakta oldukları yerlerde oluşturdukları, etkinliğini hala devam ettiren kültür anlaşılmaktadır (Artun, 2007).
Türkler dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşamakla birlikte ağırlıkla Orta Asya, Anadolu ve Balkanlar ekseni üzerinde bulunmuşlardır. Anadolu ve Balkanlar ekseni Orta Asya’dan göçler sonunda oluşmuştur (Artun, 2003). Türkler’in Anadolu ile birlikte kendilerine yurt edindikleri ve bir coğrafya parçası olarak adını dahi Türkçe’den almış olan Balkanlar; tarihi süreç içerisinde değişik kavimlere ve milletlere gerek göçler gerek işgaller nedeniyle daima ev sahipliği yapmış, Asya ile Avrupa arasında antik dönemlerden bu yana daima köprü görevi görmüş çok önemli topraklardır (Artun, 2003; 2007).
Bu topraklarda bulunması dolayısıyla aynı öneme sahip olan Makedonya Bölgesi de tarih boyunca birçok kavmin göç sahası içerisinde yer almıştır (Çağ, 2007). Bu kavimler arasında, dördüncü yüzyıldan itibaren, Karadeniz’in kuzeyinden geçerek Avrupa’ya ve Tuna’yı aşarak Balkanlar’a ulaşan Türkler de bulunmaktadır (Çağ, 2007; Tufan, 1997). İlk olarak Hun Türkleri'yle başlayan bu varlık; Hunlar’ın ardından Ogurlar, Avarlar, Tuna Bulgarları, Bulaklar, Peçenekler, Oğuzlar ve Kumanlar ile devam etmiştir (Artun, 2007; Tufan, 1997). On üçüncü yüzyıla kadar Balkanlar'da yaşayan bu Türk toplulukları bölgenin kültürel gelişimine büyük katkıda bulunmuşlar, burada Orta Asya'dan getirdikleri kültüre ait derin izler bırakmışlardır (Artun, 2007; Ahmetbeyoğlu, 2001’den aktaran: Artun, 2007). Hayatın her alanında mevcut olan bu izlerin, Balkanlar’da, yüzyıllardır neredeyse kesintisiz devam ettiği bilimsel olarak da tespit edilmiştir (Beyatlı, 1992’den ve Öztuna, 1977’den aktaran: Engüllü, 2004).
Avrupa’daki kavimler Türkler’i ve kültürlerini Hunlar’la ilk kez tanımışlardır (Arda, 1999). Buna bağlı olarak; Türk edebi kültürü de ilk olarak yine Hun Türkleri tarafından Orta Asya’dan Avrupa’ya taşınmıştır. Orta Asya’dan beri süregelen Türk sözlü edebi kültürünün başlıca öğelerinden ‘saz eşliğinde şiir söyleme ve destan anlatma’ geleneğini Avrupa’da da sürdüren Hun ozanları; şiirlerini geldikleri coğrafyaya yayıp zenginleştirmişler, aynı zamanda kendi çeşitlemelerini de oluşturmuşlardır. Savaşta ‘hamasi şiirler’ söyleyen bu ozanların Hun Hükümdarı Attilâ’nın ölümü üzerine ‘ağıtlar’ yakmaları bu çeşitliliğin belirgin özelliğidir (Yardımcı, 2009).
Bu konuya dair Bizans kaynaklarında bazı rivayetler kaydedilmiştir. Çağdaş tarihçilerden Bizans elçisi Priscus, Attilâ'nın verdiği bir şölen sırasında iki şairin çadıra girdiğinden ve Hun diliyle Attilâ'nın zafer ve kahramanlıklarına ait şiirler okuduğundan bahsetmiştir. Metinleri elimizde bulunmayan bu şiirler, hamasi halk edebiyatının örnekleri olmalıdır. Attilâ'nın ölüm merasiminde okunan bir ağıt ise altıncı asırda tarihçi Jordanes tarafından Got geleneğinden tesbit edilmiştir. Elimizde ancak tercümesi bulunan ve bir ağıt için gerekli olan unsurları taşıyan bu parça herhalde manzum olarak tertip edilmiştir. Ağlamalar ve feryatlar içinde ozanlar tarafından kopuzla çalınıp söylenen bu parça şöyledir (Ercilasun, 1993):
"Hunların en büyük hükümdarı ve Muncuk'un oğlu, en cesur kavimlerin hükümdarı Attilâ, kendisinden önce hiç duyulmamış bir kuvvetle Skitya ve Germanya büyük ülkelerine sahip oldu. O, bu büyük ülkelerin birçok şehirlerini zabtetmek suretiyle, Roma'yı korkuttu; başka yerler daha, onun pençesine düşmesin korkusuyla, Roma onu ricalarla ve her sene verdiği vergi sayesinde teskin edebildi. Bütün bunları yaptıktan sonra, talihin hususi bir yardımıyla öldü; fakat düşmanların darbeleri altında, yahut kendi adamlarının hıyaneti ile değil, düğün neş'eleri içinde, kuvvetine hiç halel gelmeyen milleti arasında, en ufak bir acı bile duymadan öldü. Hiç kimsenin intikam talep edemeyeceği bu ölümü kim hikaye edebilecek!".
Hunlar’dan sonra Avrupa topraklarına geçen diğer Türk boyları arasında bulunan ozanlar da yine gittikleri yerlere bu geleneği taşıma görevini yerine getirmeye devam etmişlerdir. Balkan şehirlerine yerleşen bu ozanlar, bulundukları yörelerde sazlarına değişik düzen ve değişik tarzlar da eklemişlerdir. Örneğin; on üçüncü yüzyılda Horasan’dan Balkanlar’a gönderilen Sarı Saltuk’un etrafına kümelenen ozanlar, hamasi şiirlerin dışında ‘ilâhi-nefes’ türünde öğüt ağırlıklı tarzda söylemeye başlamışlardır (Yardımcı, 2009).
Ayrıca; Anadolu’dan Balkanlar’a gelip yerleşmiş ilk Müslüman velisi olarak, Anadolu’da olduğu gibi Rumeli’de de, Sarı Saltuk ile ilgili çeşitli menkıbeler türemiştir. Halk ağzındaki bu sözlü menkıbeler; on beşinci yüzyılda Cem Sultan’ın emri üzerine, Rumeli Türkleri’nin büyük destanı ‘Saltuk-nâme’ adı ile, Ebu’l-Hayr-ı Rûmî tarafından derlenip yazıya geçirilmiştir (Akalın, 2000; İnalcık, 2005).
Bu topraklarda yaşamış olan Türkler’den günümüze kalan en önemli kaynaklardan bir diğerini de, ‘Codex Cumanicus’ adını taşıyan eser teşkil etmektedir. Bu eser, Kuman Türkleri’nin en eski ve en büyük dil mirası niteliğindedir. Eser; tek bir kişi tarafından yazılmamış, çeşitli kişiler tarafından kaleme alınan parçaların bir araya toplanmasından meydana gelmiştir. Eserin yazarları ve yazıldığı yer belli değildir (Grönbech, 1992).
Muhtemelen 1303-1362 yılları arasında İtalyan ve Alman yazıcılar tarafından yazılmış olduğu düşünülen Codex Cumanicus, iki bölümden oluşmaktadır. Gotik harflerle yazılmış olan eserde; Kuman Türkçesi’nin gramer özellikleri, Latince-Farsça-Kumanca kelime listeleri, Kumanca-Almanca sözlük ve Kuman Türkçesi metinler yer almaktadır (Gabain, 1998’den aktaran: Tavkul, 2003). Bu metinlerin arasında Hristiyanlık’a ait bazı dua ve ilahiler ile birlikte Kuman Türkleri’nin sözlü edebi kültürüne ait ‘bilmeceler’ de bulunmaktadır (Grönbech, 1992; Çağatay, 1978’den aktaran: Tavkul, 2003).
Derlemeye dayalı ilk Türk bilmecelerini ihtiva etmesi bakımından ayrıca önem taşıyan eserde (İnan, 1987’den aktaran: Türkyılmaz, 2009) yer alan bilmecelerden bazıları şöyledir:
* Тар, tap: tamızık, tama-dırgan tamızık,
kölegesi bar, köye-dirgen tamızık.
(Ol, köbelek).
* Biti-biti-bitidim, beş аgаçgа bitidim,
könesuvum yuvurdım, kök yibekim çırmadım.
(Ol, kına).
* Silevsin yagı silkip bolmas,
sırma tonum bügüp bolmas.
(Ol, yulduz).
* Ak küymening avuzı yok.
(Ol, yumurtka).
* Аl paçali, yabovlı, altun başlı, çokmarlı.
(Ol, turna).
* Araba - şak! - taş araba şak ete tüşti.
(Ol, töve).
* Bir uçu kış kışlar, bir uçu yay yaylar.
(Ol, sırıh).
* Olturganım oba yer, baskanım bagır canak.
(Ol, üzengi).
* Yazda yavlı tokmak yatır.
(Ol, kirpi).
* Yazda yavlı kayış yatır.
(Ol, yılan).
* lçer, yer, inine kirer.
(Ol, bıçak).
* Salp keşim, sansız okum.
(Ol, kök bile yulduz).
* Onglu-sollu ayırgan, otuz tümen öney-dir.
(Ol; kuyaş, ay, yulduz, tang).
* Uzun-uzun sırgalak, uçuna deyri sırgalak
kıska- kıska sırgalak, kırıvına deyri sırgalak.
(Ol, bıçak bile bilegü).
* Bu bardı, izi yok.
(Ol, keme).
* Avzum açsam, öpkem körünir.
(Ol; eşik açsa, ot körüngen).
* Al savrı yançıgım, altın tovram aşkınam.
(Ol, koz).
* Yogartın kelgen ne kiyik? Yolabars kiyik, - deşirler;
yotasınce su yinçi, tama kelir, - deşirler.
Kuyurtın kelgen ne kiyik? Kula bars kiyik, - deşirler;
kuyrukunça su yinçi, tama kelir, - deşirler.
(Ol, bezergen).
* Saraydagı sarı aygır, savlavlatıp kişnemiş.
(Ol, kaz).
KAYNAKÇA
Ahmetbeyoğlu, A. (2001). Avrupa Hun İmparatorluğu (s. 137). Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.
Akalın, Ş. H. (Nisan 2000). Kitâb-ı Dede Korkut’un Anadolu Türk Destanlarından Saltuk-nâme’ye Etkisi [Bildiri]. Azerbaycan
Cumhuriyeti Hükûmeti Milletler Arası Dede Korkut Şenlikleri, Bakû.
Arda, Z. C. (1999). Anadolu ve Avrupa Mitolojisinde İçerik ve Motif Karşılaştırması. Hacı Bektaş Araştırmaları Dergisi, 9, 9-14.
Artun, E. (2003). Osmanlının İlk Dönemlerinde Türk ve Balkan Kültürlerinde Etkileşim. Folklor/Edebiyat, 33, 99-104.
Artun, E. (Aralık 2007). Güney-Doğu Avrupa’da Osmanlı ve Osmanlı Sonrası Türk Uygarlıklarının Öteki Uygarlıklarla Halk Kültürü
Yönünden Karşılıklı Etkileşimi [Bildiri]. 4. Uluslararası Güneydoğu Avrupa Türkoloji Sempozyumu, Zagreb.
Beyatlı, Y. K. (1992). Aziz İstanbul (s. 19-20). İstanbul: Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları.
Çağ, G. (2007). Osmanlı Öncesi Balkanlarda Türk İzlerine Dair Toponimiler. E. Sofuoğlu (Ed.). Şar Dağlarındaki Genetik Şifreler –
Gora Abidesi (s. 113-120). İstanbul: UKİD Kültür Yayınları.
Çağatay, S. (1978). Codex Cumanicus Sözlüğü. Türk Lehçeleri Üzerine Denemeler (s. 139-152). Ankara: Ankara Üniversitesi Dil ve
Tarih-Coğrafya Fakültesi Yayınları.
Engüllü, S. (Mart 2004). Balkanlar’da Türk Şiiri - Balkan Türklerinin Kimlik Destanı [Bildiri]. 1. Karşıyaka Şiir Kurultayı, İzmir.
Ercilasun, A. B. (1993). Türk Edebiyatının Ortak Devri - Sözlü Türk Şiiri. N. Kösoğlu (Prj. Yön.). Başlangıcından Günümüze Kadar
Türkiye Dişındaki Türk Edebiyatları Antolojisi - Azerbaycan Türk Edebiyatı (c. 1, s. 24-25). Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.
Gabain, A. V. (1998). Codex Cumanicus’un Dili. M. Akalın (Çev.). Tarihi Türk Şiveleri (s. 67-109). Ankara: Türk Kültürünü
Araştırma Enstitüsü Yayınları.
Grönbech, K. (1992). Kuman Lehçesi Sözlüğü (K. Aytaç, Çev.). Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları. (1942).
İnalcık, H. (2005). Türkler ve Balkanlar. Bal-Tam Türklük Bilgisi, 3, 19-44.
İnan, A. (1987). Makaleler ve İncelemeler I (s. 354). Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.
Öztuna, Y. (1977). Büyük Türkiye Tarihi – Türk Siyasi Tarihi ve Türk Medeniyeti Tarihi (12 Cilt). İstanbul: Ötüken Yayınevi.
Tavkul, U. (2003). Codex Cumanicus ve Karaçay-Malkar Türkçesi. Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi, 15, 45-81.
Tufan, M. (1997). Balkanlar’da Osmanlı-Öncesi Türk İzleri. Yasa, A. A., Atılgan, S. O. (Haz.). Uluslararası Osmanlı Öncesi Türk
Kültürü Kongresi Bildirileri 4-7 / Eylül / 1989 Ankara (s. 59-74). Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Yayınları.
Türkyılmaz, D. (2009). Ortak Sır Kalıplarımız: Türk Dünyası Bilmeceleri Üzerine. Milli Folklor, 81, 40-53.
Yardımcı, M. (2009). Geçmişten Günümüze Ozanlık Geleneği ve Bu Süreçte İletişim Araçlarının Rolü. Halk Edebiyatı
Araştırmaları. Erişim: 28 Kasım 2009, Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Merkezi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder